Yazar: Berna AYDIN
Ben bu filmi biliyorum. Çocukluğumun filmiydi bu, adı “savaş”. Hatta tüm sahneleri aklımda.
Ölü insan kokuları, yanık evler, çaresiz göçler, silah sesleri, bombalar, ev baskınları, gözünün önünde kalp krizi geçiren ve dışarı çıkma yasağı yüzünden asker gelmeyene kadar hastaneye bile götürülemeyen anne, tüm mahallenin erkeklerinin işkence dönüşündeki halleri ve tabi günlerce haber alamadığın ve günler sonra işkenceyle tanınmaz hale gelmesine rağmen canlı olarak sarılabildiğin için kendini “şanslı” saydığın baba…
90’larda Diyarbakır’ın Kulp ilçesindeydim oyuna çevirdiğimiz silah sesleri,”ibret-i alem” olsun diye hastane bahçesine toplanılan ilçe halkı ve önlerinde kulağı burnu kesilen cenazeler, tüm esnafın camlarına asılı ellerinde kesik başlarla bordo bereli fotoğrafları, “polis evi basarsa nereye saklanırsın”la başlayan saklambaç oyunlarımız, 1 saat içinde ilçeyi boşaltmazsanız hepiniz yanarsınız baskısıyla askerler tarafından ilçeden kovuluşumuz, can havliyle dağlara doğru başlayan uzun yolculuk, susuzluktan kurbağalı su içmeler ve daha nice anılarla “süslü” bir çocukluk… Ve askerlerin gözünün önünde ateşe verdiği ilçemizden, dağlardan yürüyerek kaçıp kamyon kasasında Diyarbakır’a vardığımda bitmiş çocukluğum. -O güne kadar bomba seslerini atılan aydınlatmaları bile mahallece taş olduğu için sığındığımız babaannemin evinde bir oyuna çevirmeyi başarmıştık.- Diyarbakır’a geldiğimizde izlediğimiz haber bültenleri “terörist”lerin Kulp’u bastığını ve ilçeyi ateşe verdiğini ve yere serili onlarca yanık insanı, akrabalarımı, ölü ele geçirilen “teröristler” diye sunduklarında büyümüştüm. Zaten çok sevdiğim kırmızı kunduramın tekini de almıştı benden bu yolculuk… Gözümün önünde şahitlik ettiğim olay ve basında anlatılan aynı hikaye değildi…
Bu filmden birçok kesit anlatabilirim. Anlattıklarıma bir başkası “ama onlar da” ile başlayan bir dünya şey sıralayabilir. Bu kısır döngülerden sıkılmadık mı? Ders almadık mı? Akıllanmadık mı?
Bu savaşın bir kazananı olmadı olmayacak. Yine insanlar ölecek. Kimi “şehitler ölmez” kimi de “şehit namırın” diye gömülecek tek fark bu… Bu savaşı ne “şanlı ordu” ne “egit gerilla” kazanacak. Bu savaşı hep birlikte kaybedeceğiz… Şiddet, silah miadını doldurmadı mı dersiniz?
Daha önce çekilmiş izlenmiş ve beğenilmemiş bir filmin sadece aktörlerini değiştirip aynısını çekme hevesi niye?
Siyasi hırslara, egolara, koltuk sevdasına, güce kurban edilecek tek bir cana tahammülümüz kaldı mı?
İstediğinde Barış türküsü okuyan dilediğinde ise savaş, intikam nidaları atanlara güvenimiz kaldı mı?
Hep birlikte görmedik mi tarafların bir masa etrafında gülücüklü pozlarla oturabileceğini? Çıkarları çatıştığında birbirlerini nasıl yediklerini?
Kardeşlik güzellemelerinin yığınla yapıldığı “süreç”le ilgili onlarca çalıştay yaptığımızda “aman canım onlar geride kaldı şimdi sırası mı”cılar yüzünden helalleşemeden alelacele barışmaya çalışmadık mı ? Sürecin sakatlığını, içinde barındırdığı ve daha sonra ellerinde patlayacağı siyasi kaygılarını her dillendirdiğimizde tekfir edilmedik mi taraflarca? Dayattıkları yapay barış ortamını yine dayatma bir kaosa çevirmediler mi?
Şimdi kapalı kapılar ardında tekrar çıkarları doğrultusunda bir araya gelebildiklerinde, birbirlerine “gözdağı” verirken ,”güç gösterisi” yaparken arada giden canların hesabını sorabilecek miyiz?
Devlete dönüp “kardeşlik romantikliğiyle duygusala bağlamadan kayıtsız, şartsız yasal zeminlerde her kesimin birlikte eşit bireyler olarak yaşayabileceği standartları sağla ve güvence altına al! Bu bize yeter” diyebilecek miyiz?
Yoksa konjonktür gereği bir savaş bir barış çığırtkanlığı yapan “yazar,”aktivist”,” siyasetçiler”in egolarını kan üzerinden beslemesini “ama”larımızla izlemeye devam mı?
[…] Yazının tamamı için Reçel Blog’a devam edin […]
Alelacele barismaya calistirmak, yapay baris sureci ?? ne demeye calismissiniz dogrusu anlayamadim.
Nasil bir baris sureci arzu ederdiniz? 30 yildir savas sureci yasaniyor birileri saygi duysaydi kurallara uysaydida keske alelacele baris olsaydi.
ve evet gercekten artik geride kaldi bu ozgurlukler esit haklar muhabbetleri. kim kimden daha farkli hakka sahip? kim artik ana dilini konusmaktan muzdarip?
artik sokak ortasinda kallesce oldurulen kimler?
Sanirim bu yazinizin muhataplari asil okuyup ders alip baris icin biseyler yapmasi gerekenler coktan daga cikti ve tekrardan savasi baslatti zaten.
Gencecik bir insan esinin cocugunun yaninda kallesce sehit ediliyorsa bu ulkede, artik bu humanist baris soylemleri pek uygun degildir bu durumu acikmalaya.
Barissa ozgurlukse sonuna kadar herkes kullaniyor artik bu ulkede, bosuna duygu somurusu yapip alcakta dehit edilen askerimize polisimize kilif bulunmaya calsiilmasin.
Baris cabalarini baltalayanda, savas icin can atip oldurmeye merakli olnada artik dagdakilerdir.
Dagda yasayan bir kisim terorist bulundukca askerden polisten bariscil davranmasini beklemek komiktir.
Baris ancak yasadisi katil orgutler silah biraktiginda yerine gelir. bunu acikca soylemenizi beklerdim.
90 lı yıllarda kulpta ne görev yapıyordunuz ?
Bir gün de “gerilla” ya donup “artik silahtan kandan vazgeç, insanları sokak ortasında infaz etmekten vazgeç, coluguyla çocuğuyla rizkiyla tehdit etmekten vazgeç, garibani sivili haraca baglamaktan vazgeç, kadın ve çocukları zorla eylemlere goturmekten vazgeç, müslümanları katletmekten göç ettirmekten vazgeç, sana muhalif olanlara işkence etmekten vazgeç….” diyebilecek miyiz sayın yazar?
Kürdistanın yeni JİTEM ine dur diyecek miyiz?
Diyemiyoruz de mi?
Bu tarz yazilar populer olamiyor. Is yapmiyor kisaca. O yuzden yazmazlar yazamazlar.
yorumlar öyle korkunç ve aynı zamanda o kadar bildik ki. tıpkı yazının başlığı gibi “aynı film”. daha önce defalarca söylenmiş, madem şiddete karşısınız o zaman gerillaya da karşı olun, ne hak varmış eşit olmayan vık bik bık…
bezdirici. bunların hepsine bir cevap verilebilir, başka zaman ve yerlerde defalarca verildi hatta. ama biliyorum ki bu cevaplar cevapları takip edecek ve bitmeyen bir tartışma yeniden başlayacak.
o yüzden yazarı tebrik etmek isterim. elinize sağlık. yeniden barış demeniz hala çok ama çok kıymetli. ülkenin toprağına işlemiş nefretin üst yazısı ister milliyetçilik ister ayrımcılık adı ne olursa olsun sizi öfkelendirmesine izin vermediğiniz için teşekkürler
Ben teşekkür ederim Zeynep Hanım. Yorumları aynı umutsuzlukla okurken bakış açınız rahatlattı ..Başa sarılan sorular , suçlamalar falan filan çok yorucu..Dediğiniz gibi hepsine cevap verilir ancak sonu gelmeyen “ama”larla başlayan kısır döngü..
Ya her şeye rağmen “Barış” isteyeceğiz yada insanların ölümlerini “ama”larımıza sığınıp hep birlikte izleyeceğiz…